avatar

Merak Etmek...
... öldüysen, ara söyle bence

28/08/2014
Serap Eflanlı

Günlerdir O'nun anlattıklarını düşünüyor, bir yandan yazdıklarıma bakıyordum, bazı yazılarda, yaptığım yazım hatalarımı düzeltmeye çalışıyordum, kapı çalındığında. Tık tık sesi, heyecanlandırdı beni. Ama ne kadar bekletebilirdim ki, açtım kapıyı, girdi içeri.

Neredesin ya hû! Özledim seni, bir süredir senden gizli yazmaya başladım farkettin mi dedi, ayakkabılarını çıkartırken. Evet farkettim ve bana gereksinimin kalmayacak diye de korkmadım değil hani, dedim. Olur mu canım ya dedi, yanağıma hafifçe dokunarak; anlatabilmenin lüksü, yazmakta yokmuş, küçük bir deneyimdi sadece, dedi.

Serin taşlara çıplak ayaklarıyla basarak, kanepesine oturdu ve sana üzerinde düşünmem ve halletmem gereken bir konuyu anlatacağım, dedi.

Evet, ben de paranoyaklık var ama, bu O'nun ölmediği anlamına gelmez di mi? dedi, hafiften gülümseyerek. Ne oldu acaba diye merakla baktım gözlerinin içine. Anlatacağım canım, meraklanma bu kadar, diye şen bir kahkaha attı. Ayy! dedi sonra, biliyor musun bizim dünyamızda, kahkaha atan kadın, iffetsiz sayılıyor artık. Senden başka duyan olmamıştır umarım, yılların alışkanlığı tabii, kimse bilsin istemem diyerek, bu kez tiyatrâl bir şekilde, şuh kadın kahkahası atarak; hadi, güzelim Türk Kahvemizi yapalım da, bendeki marazlı durumu anlatayım sana dedi ve, "herhalde kahveleri sen yaparsın" manasına gelecek şekilde kaykıldı kanepede, pencereden uzaklara bakarak. Elbette ben yaparım, O iyice sakinleşsin, en öfkeli durumu bile bana, hep söylediğim ama, sizlere gösteremediğim, o yumuşacık şapşahane gülümsemesiyle anlatsın isterim (bu da yazanın lüksü olsun). O gülümseme, bana neyi ne kadar yazabileceğimin de işaretini veriyor.

Elimde kahve tepsimiz ve yanında sürpriz portakal suyumuzla odaya girdiğimde, telefondaydı. Çıkayım mı işareti yaptım, kal işareti yaptı. Bir süre sonra telefonu "haydi öperleeer" diyerek kapattı. Mor çantasından, ince sigarasını ve turuncu çakmağını çıkarttı, sen de ister misin? diyerek paketi bana uzattı aldım, yaktık sigaralarımızı; biliyor musun en sevdiğim iki renk mor ve turuncudur dedi. Bu, hem baskın hem de yumuşak renkleri sevmesi şaşırtmadı beni ama, "aaa öyle mi?" deyişimdeki sahteliği, sesimin tonumdan hemen yakaladı. Devam etti sonra, ama esas rengimin kırmızı olduğunu kimse bilmez, bu sır olsun aramızda diyerek, inatla yaptığı aşikâr olan, "iffetsiz" kahkasını koyverdi.

Kahvesinden bir yudum, sigarasından derin nefes alarak; bak şimdi, şöyle gelişiyor bendeki durum diye başladı. İşle ilgili arayıp da ulaşamadıklarım, prensip olarak canımı sıkıyor. Çünkü listemdeki bir maddenin, bitmemiş olarak kalmasına sebep oluyorlar. Kendimi kontrol etmeye çalışarak yarımşar, birer saat arayla üç kez aradıktan sonra, ertesi günün iş planına yazıyorum, haydi bakalım diyerek.

Bazı insanlar var ki; O'nların telefonları açmaması ve hatta "aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor" diyen kadın sesi karşısında, kendimle derin ve gerçekten büyük bir savaşa giriyorum. Aralıklarla (on dakikada bir) en az beş kere aradıktan ve sonuca ulaşamadıktan sonra, çeşitli iletişim kaynaklardan O'nlarla ilgili son durumlara bakıyorum. Burada gördüklerimin zamanı bir kaç gün öncesine aitse, bir müddet dert etmemeye çalışarak, başka şeylerle ilgileniyorum. Canım diyorum, nasılsa bir vakitte saatine bakmak isteyecek, birini aramak isteyecek, ya hû beni niye kimse aramadı ki diye, merak edecek; eee ne yapacak o zaman telefonuna bakacak di mi? Bu ne kadar sürebilir ki? On, onbeş dakikaya kadar arar beni. Yok, öyle olmuyor. Bu sefer sinirlenmeye başlıyorum ve diyorum ki ne ayıp, madem öldün, ara söyle bâri? Onca hukukumuz var, hadi yok diyelim, ben birini bu kadar ısrarla arıyorsam, mutlaka kahve içmişliğimiz vardır. Az şey değildir bu.

Duruyor bir süre. Konuşurken, gerçek duygularını bulmaya çalışıyor; anlıyorum artık.

Ama bak şimdi yine de, sakince bir cevap bekliyorum. Vaktî zamanında, sekizyüz kilometre uzağımda, çalan telefonuna bakmayan biri için, bulunduğu yerin jandarmasını harekete geçirmişliğim vardır; vatandaş uyuyormuş meğerse! dedi ve kendiyle ilgili her marazlı saydığı hali gibi bunu da, sevdiğim gülümsemesiyle bitirdi. Ama anladım ki, bu gülümseme de canını sıkan bir şey vardı. Sormadım zaman neydi, kişi kimdi? diye. 

İlginç, komik bir karakter diye düşünüyorum ve benim O'nun hayatında olmamın, O'na iyi geldiğini biliyorum ve bir gün bana ulaşamazsa ne yapacağını da çok merak ediyorum...

 

 

 

 

Yorumlar Yorum Yap

Son Yazılar