avatar

Sahibinden... İhtiyaçtan...
garage sale

11/12/2014
Serap Eflanlı

Yorgun fakat keyifliydi geldiğinde. Uygunsan, önce bir duş almak, ardından da geçmişten bugüne bir durum anlatmak istiyorum sana. Zamanın var mı? Keyfin yerinde mi? Dinlemek ister misin beni? Elbette isterim, neler yaşadığını, neler yaşamayı kurguladığını ya da anlatacağın her hikâyeyi dinlemek istiyorum. Öyleyse, sen yavaştan kahvelerimizi hazırla, ben banyodan çıkınca verdiğimiz arayı kapatalım dedi, dayanılmaz gülümsemesiyle. Bir büyüsü var bu kadının ya hû, kızıyorsun ama vazgeçemiyorsun.

Mor uzun, kapüşonlu polar elbisesiyle, ışıldamış olarak geldi. Kahvelerimizin ilk yudumunu aldık, sigaralarımızın ilk nefesini çektik ve Kadıköylü'yüm ben, dedi.

Tek başıma hareket eder olduğum yıllarda öğrendim, Kadıköy Bit Pazarı'nı. Pazar günleri kurulurdu ve -eğer arıyorsan- her şeyi bulabilirdin. Tahta, mukavva, amerikan bezi ya da gazete kağıtlarının üzerinde, matkap ucundan yüksüğe, taş plaktan kasete, giysiden oyuncağa, kitaptan çakmağa, tirbuşondan fotoğraf makinesinde, mutfak eşyasından gözlük çerçevesine, musluk contasından kravat iğnesine, soba borusundan James Bond çantaya, saymakla bitmeyecek binlerce şey vardı. Satan da alan da ağırlıkla erkeklerdi. Sokak olmasına rağmen, eskimişlik kokusunun her yana yayıldığı garip bir yerdi. Adı bile kaşınma sebebiydi. Bu eski püskü, kimbilir kimlerin hayatından, ne nedenle çıktıkları bilinmeyen -ama mutlak, acıklı bir öyküsü olduğuna inandığım- eşyalardan almak, dokunmak hatta bakmak bile çok zordu benim için; çünkü, hep şu söz vardı kulaklarımda; "ağlayanın malı, gülene yaramaz." İnsanlar eşyalarını ancak, parasızlıktan, yokluktan, yoksulluktan satardı.

Ağabeylerimle birlikte yaşadığım yıllarda, komşuların ikram ettiği yemekleri bile kabul etmez -ki yaşadığımız zamanda ve çevrede çok doğaldı bu tip ikramlar- zorla verirlerse de itiraf etmeliyim ki, dökerdik. Birinden bir şey almak, her ne olursa olsun, seni aşağı çeken bir şeydi ve biz üç kardeş bunu kabul edemezdik! Böyle büyümüş birinin, bit pazarında satılanlara, satanlara ve alanlara ilgi duymaması, anlamaması çok doğaldı.

.........................................

Yıllarca aileden gelen "kentliliğime" ve "asaletime" leke sürmeden yaşadım (!) Bir gün, hiç bir eşyaya anlam yüklememem gerektiğini anladığımda, şimdilerde adı ikinci el pazarı, sosyete pazarı ya da nerden bileyim garage sale olan, yeni nesil "bit pazarı"nda, gözümden, elimden, ruhumdan çıkarttıklarımı satarken buldum kendimi...

Ya işte böyle; sana da oradan geliyorum dedi ve bana, bit pazarından aldığı, bindokuzyüzaltmışlardan bugüne kadar dayanmış, nar çiçeği ipek fuları verdi; iç ısıtan, baştan çıkartan, muzip gülümsemesiyle.

Yorumlar Yorum Yap

Son Yazılar