... lâkin içinde kuşku barındırır...
Bütün önlemlere karşın, bir varlık O'nda yer edinmeye çalışmıştı... ve kadın O'nunla vedalaştı... ................................... "sen önemsiz buldukça kendini, başkaları hep önemli olacak. yapma... korkma benden e mi?" .............................. Öyle bir heyecanla geldi ki, ben O'nu nicedir görmediğimi, sesini duymadığımı unutttum. Bazen bir yerlerden, bir şeyler öğrenmiş, kendini anlamış ve çözmüş olarak gelirdi. Bu gelişi bitirmiş; güzel ve ürtücü ama karmakarışıktı. Biliyor...
Hep "geride bir şeyler var" diye düşünerek, önümüzdekileri göremiyoruz. Bir şey kurgularsın hayatınla ilgili, nerden bileyim işte, şunlar şunlar olsun, bunlar bunlar olmasın, bir de şöyle şöyle şeyler olursa süper olur, diye... İçinde olduğumuz her durumu biz yaratırız. Dolayısıyla çıkan sonuçlardan da sorumluyuz. "Mümkünse" sakince düşünmeli ve becerebiliyorsak anlamalıyız. Zorluyorsa çıkan sonucun getirdiği duygu ve düşünce durumu bizi, yine "mümkünse"...
... yazmasam olmazdı.
Bir kış gününün çarşamba akşamında, Eminönü-Adalar vapurunda karşılaştılar... Ortak arkadaşlar sayesinde merhabalaştılar. Kadının sabah dokuzda başlayan ama, akşam kaçta biteceği belli olmayan bir iş temposu vardı. Özellikle çarşamba günleri, önemli market zincirlerinden birinin yetiştirilmesi gereken, ürün tanıtım broşürünü O hazırlıyordu; dolayısıyla binmesi gereken vapurdan, iki saat sonrakine yetişebiliyordu; bazen ona bile yetişemiyordu! İlk karşılaşmalarının ertesi haftasında, vapurda adamı görünce, "aaa! merhaba ..... bey"...
... O bedenine hâkim.
Üstten bakıldığında, sıradan, dümdüz, heyecansız, keyifsiz, öylesine biriyimdir aslında... Benimle ilgili derinlikleri, ancak sabır gösterir, zaman ayırır, bakar ve görürse anlar insanlar... Yoksa geldiğim gibi giderim. ......................... O, çok yalın... Yalınlığı, O'nu anlayabildiğimiz anlamına gelmiyor ama, anlaşılmaz da değil. Soru sormadan kendince, yanıtlarını bulman gereken bir hali var. İçinde neler döndüğünü bilemiyoruz ama, bir şey dönmüyormuş gibi durduğu için, soracağımız...
...vazgeçmek kolay.
Uzun kırmızı mantosu ve akşamın o vaktinde kırmızı güneş gözlükleriyle kapıda belirdiğinde, gülümsemem donup kaldı ağzımın kenarlarında. Ağlamasını kontrol etmeye çalışarak; buraya neden geldim, ne anlatacağım bilmiyorum. Bildiğim tek şey çok ama, çok yalnız olduğum diyebildi. Ayakkabılarını çıkarttı, içeri girdi ve kendini kanepenin en uç köşesine öylesine, eğreti bir şekilde iliştirdi. Bir süre bir şey söyleme, bu halime bakıp da üzülme...
...sevgilerimle...
Kıvırcıklığımızdan mıdır nedir? Kesişmişti yollarımız. Sonra gördük ki, aynı şeyleri izliyor, aynı hallere gülüyor ya da hüzünleniyor; aynı müziklerden zevk alıyor ve aynı kitapları okuyorduk. Temelde ayrıydı hayatlarımız; hatta ben imrenirdim O'nun aile ve evlilik ilişkisine. Benden küçük olmasına rağmen, beni sıkan, yoran, üzen ne varsa, O'nunla bir öğle yemeği sohbetinde anlamsızlaşır, hafifler, dağılırdı. Zamanla ayrı ayrı hayatların içinde gelişen beğenilerimizi...
...aynaya bak
Bütün bir akşam huzura dokundum, huzuru sevdim; sonra huzurla uyudum... Mutluluğun da, huzurun da resmini çizemem ama, nasıl olduğunu "kendim"den bilirim. Hiçbir olayda, nesnede, durumda, kişide değil huzur. Başlı başına kişinin kendisinde. Zaafları, örselenmişlikleri, tökezlemişlikleri olsa da, içindeki huzuru koruyan, yetmez bir de dağıtan olmakta. Bulunduğu ortamda, bir şeyler yaparak ya da hiçbir şey yapmayarak, neredeyse nefes bile almadan durmak,...
... ama önce kedisin :)
Rutin ve zorunlu olduğum durumlar dışında, hiç birşey yapmıyorum bir süredir. Kitap okumuyorum, film izlemiyorum, yürüyüş yapmıyorum; duruyorum öylece... Bu durumdan mıdır nedir bilmem, uyuyamıyorum da. Böyle gecelerden birinde, gözlerim yarı kapalı bir halde, televizyon kanalları arasında dolaşırken, karşılaştığım sahne bütün duyularımı ayağa kaldırdı. Belli bir takım merhalelerden geçmiş olduğunu anladığımız, genç bir çift yataktalar; erkek kişi, -RTÜK tarafından blurlaştırılmış-...
garage sale
Yorgun fakat keyifliydi geldiğinde. Uygunsan, önce bir duş almak, ardından da geçmişten bugüne bir durum anlatmak istiyorum sana. Zamanın var mı? Keyfin yerinde mi? Dinlemek ister misin beni? Elbette isterim, neler yaşadığını, neler yaşamayı kurguladığını ya da anlatacağın her hikâyeyi dinlemek istiyorum. Öyleyse, sen yavaştan kahvelerimizi hazırla, ben banyodan çıkınca verdiğimiz arayı kapatalım dedi, dayanılmaz gülümsemesiyle. Bir büyüsü var bu kadının ya hû,...
sanal bir durum
Çalar çalmaz açtım telefonu ve O'nun merhaba diyen buğulu sesini duyduğumda; yıllardır görmediğim ama sesini unutamadığım eski bir sevgilinin sesini duymuş gibi telaşlandım, heyecanlandım. Merhaba, nasılsın? nerelerdesin? diyebilmem biraz zaman aldı. N'oldu ya hû? Heyecanlı geliyor sesin; bir şey mi var? diye sordu. Olan bir şey yok, meraklanma. Çok zaman oldu ya görüşmeyeli, ondandır telaşım, heyecanım dedim ve sonra toparlayıp kendimi, nerelerdesin sen?...